Ana Sayfa     Tarihçe     Basında Biz     Menü     Fotoğraflar     İletişim     Aramızdan Ayrılanlar     Kuzguncuk     Duyuru            

KUZGUNCUK

Kuzguncuk İstanbul'un Anadolu yakasında Üsküdar ilçesinde yer alan bir semttir. Boğaziçi’nin Anadolu kıyısında, Üsküdar, Paşalimanı ile Beylerbeyi arasındaki yerleşme Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda oluşmuş, Boğaziçi’ne açılan bir vadi içinde gelişmiştir.

Kuzguncuk’un eski adının “Hrisokeramos” olduğu ve “Altın Kiremit” anlamına gelen bu adın yerleşmeye, II. İustinos(hd 565-578) tarafından yaptırılmış olan,çatısı altın yaldızlı kiremitlerle kaplı bir kiliseden geldiği yazılmaktadır. Kuzguncuk adının kökeniyle ilgili görüşlerden biri, eskiden “Kosinitza” adıyla anılan semtin, bu adının bozularak “Kuzguncuk” olduğu şeklindedir. Evliya Çelebiye göre ise bu ad, II. Mehmed (Fatih) zamanında (1451-1481)buraya yerleşmiş “Kuzgun Baba” adlı bir veliden kaynaklanmıştır. 

İstanbul’un Asya kesimindeki ilk Musevi yerleşim bölgesi Kuzguncuk’tur. Musevilerin buraya geliş tarihleri bilinmemekle birlikte, 17. yüzyıl kaynaklarında Kuzguncuk’un bir Musevi köyü olarak anıldığı görülmektedir.

Kuzguncuk’un Avrupa Musevileri tarafından “Kutsal topraklara varmadan önceki son durak” olarak kabul edildiği ve herhangi bir nedenle vaat edilmiş topraklara gidemeyenlerin hiç değilse Kuzguncuk’a yerleşip orada ölmeyi ve gömülmeyi vasiyet ettikleri bilinir. Bu nedenle de,yerleşmede geniş bir Musevi mezarlığı olduğu 17. yüzyıldan itibaren sık sık vurgulanır. Bu tarihlerde Kuzguncuk’ta Museviler dışında Rumların da oturdukları bilinmektedir.

Ermeniler ise,buraya 18. yüzyıldan itibaren yerleşmeye başlarlar ve 19. yüzyılda Kuzguncuk’ta oldukça büyük bir grup oluştururlar.

Daha çok gayrimüslim ağırlıklı bir yerleşme niteliği taşıyan Kuzguncuk, Müslüman Osmanlıların rağbet ettiği bir semt olmamıştır. Buna karşın hemen bitişiğindeki Öküz Limanı (Paşalimanı) kesimi, camii, çeşmesi, kayık iskelesi ve bahçeleriyle yalnız Türkler tarafından iskan edilmiştir. Yörenin adının, Rumeli yakasından getirilen öküzlerin Anadolu’ya götürülmek üzere Beşiktaş’tan kayıklarla buraya nakledilmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Bir diğer ve daha eski ifade ise Boğaziçi'nin eski yunancadaki adı olan Bosphorosus (İnek Geçidi) adından gelmektedir.

[İo (Yunanca Ιώ), Yunan mitolojisinde nehir tanrısı İnahos'un kızıdır. İo'dan hoşlanan Zeus, onu eşi Hera'dan gizlemek amacıyla bulutlar arkasına saklar. Ancak Hera yine de şüphelenip olay yerine gelir. Bunun üzerine Zeus kendisini beyaz bir buluta, İo'yu ise bir ineğe çevirir. Aldanmayan Hera, ineği hediye olarak eşinden talep eder. Eşinden uzak tutmak adına onu Argos Panoptis adlı canavarın korumasında bırakır. Ancak Zeus Hermes'i yollayıp Argos'u öldürtür. Bunu başarmak için, Hermes, Argos'un uykuya dalıp 100 gözünden her birinin kapanmasını sağlar. Bunun üzerine Hera, ineğe dönüşmüş İo'yu sürekli rahatsız etmesi bir sinek yollar. Kaçıp İstanbul boğazını (veya o zamanki adı ile "Bosporus" yani öküz geçidi), geçen İo, Prometheus ile karşılaşır. Kafkasyada zincirlenmiş olan Prometheus, İo'ya gelecekte insan haline kavuşacağını ve onun soyundan Herakles'in geleceğini haber verir. İo oradan Mısır'a geçer ve Zeus tarafından tekrar insana çevirildikten sonra Mısır kralı Telegonus ile evlenir.

Kuzguncuk’a ulaşımda, 19. yüzyıl’ın ikinci yarısında özellikle Şirket-i Hayriye vapurlarının önemli etkisi olmuştur. 1865-1866’da çıkan ve Kuzguncuk’ta büyük tahribata yol açan yangın sonrası yapılan iskele, deniz ulaşımını kolaylaştırmıştır.

Kuzguncuk’un gayrimüslim ağırlıklı bir semt olması nedeniyle burada, 19. yüzyılın sonlarına tarihlenen Üryanizade Mescidi ile 1952 tarihli Yeni Cami olmak üzere,yalnız iki cami bulunmaktadır. Üryanizade Mescidi, II. Abdülhamit’in 1876-1909) şeyhülislamlarından Uryanizade Ahmed Esad Efendi tarafından yaptırılmıştır. Şerefesi saçaklı minaresi, İstanbul’daki ahşap minarelerin en zengin ve dikkate değer örneklerinden biridir.

Kuzguncuk sahilinde yer alan yalılardan günümüze kalan görkemli örnek,Fethi Ahmed Paşa Yalısı’dır. İlk sahibi II. Mahmut (1808-1839) ve Abdülmecit (1839-1861) dönemlerinde önemli devlet görevlerinde bulunan Fethi Ahmet Paşa’dır. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı kısımdan oluşan yalının ardında çam,çınar,köknar ağaçlarının çoğunlukta olduğu büyük bir koru bulunmaktadır.

Günümüze yalnız selamlık bölümü kalan yalının korusu,halka açılması ve içinde yapı yapılmaması koşuluyla belediyeye bırakılmıştır.

Kuzguncuk’un köy içi dokusunu,bugüne dek geçirdiği yangınlardan kalabilen ve 19.yy’ın ikinci yarısıyla 20.yy’ın başına tarihlenen sıra evler,tek evler,köşkler ve son dönem apartmanları oluşturmaktadır. 1864 yangını sonrası yapılan ve semtin özgün dokusunu oluşturan,dar parselasyon üzerinde yükselen sıra evler,iki ile dört kat arasında değişmektedir. Bu yapılar ya tümüyle kagir ya da kagir zemin kat üzerinde yükselen ahşap üst katlardan oluşmaktadır.

1914’te Kuzguncuk’ta 70 Müslüman, 250 Rum, tepede İcadiye’dekiler de dahil 1.600 Ermeni, 400 Yahudi, 4 yabancı uyruklu hane tespit edilmişti. 1933’te başta Yahudiler, sonra Rum, Türk ve Ermeniler olmak üzere 580 hane ve 4.000 nüfus vardı.

Bugün Kuzguncuk’taki azınlık nüfus yok dencek kadar azdır. Semtten ayrılan geleneksel sakinler nedeniyle evlerin el değiştirmesi,bir kısmının iç ve dış özelliklerinin değişimini de etkilemektedir. 1994 itibariyle asıl Kuzguncuk nüfusu 4.000 kadardır.

Son dönemlerde Kuzguncuk, İstanbulluların tercih ettikleri bir semt haline gelmiş ve eski evlerin restorasyonu hızlanmıştır. Kuzguncuk, yine de İstanbul’un,geleneksel Boğaziçi köylerinin özelliklerini bir ölçüde taşımayı sürdüren yerleşmelerinden biridir.